Bu İngilizce kelimenin dilimizdeki tam karşılığı “çiğ gıda”. Kulağa pek sevimsiz geliyor maalesef ve tam da bu nedenle, Türkçeye çevirmektense ona Alive ya da Living Food demek daha doğru geliyor, yani “yaşayan gıda”.
Tükettiğimiz her şey, yüksek veya düşük kalitede de olsa vücudumuzun yakıtıdır. Bizler enerji elde etmek için yiyoruz. Nereden enerji elde ediyoruz? Evet, yiyeceklerden ve acaba bunların içinde neler var? Makrobesinler: Enzimler, proteinler, karbonhidratlar, yağlar. Mikro besinler: Vitaminler, mineraller ve diğerleri.
Basitçe ifade edecek olursak artırılmış enerji alımı, artırılmış enerji çıkışı demektir. Ya da, ne kadar doğal, besin değeri güçlü, ısıtılmamış gıda tüketirseniz, vücudunuzda istisnasız bir şekilde yüksek değerde harcanabilir enerji üretip depolama ve kullanım kabiliyetini artırdığını görürüz. Bu da ciddi olarak zihinsel, fiziksel ve ruhsal kapasitemizi geliştiriyor.
Ne yazık ki yiyecekler pişirildikleri zaman enerji hasara uğruyor çünkü yüksek ısıda ve uzun süre pişirildikleri için kalitesi düşüyor, yaşam enerjilerini kaybediyorlar. En basit ifadeyle, mesela ateşe giren sebzelerin renkleri solar, yani ölürler. Yemek tariflerinde bile “önce soğanı öldürün” diye bir tabir vardır ve bu gerçektir; bizler ölü gıdaları bedenimize alıyoruz ve onlardan fayda bekliyoruz…
Başka türlü anlatmak gerekirse bir insanın vücut ısısı yani ateşi 40 derecenin üstüne çıkarsa ve bu biraz uzun sürerse vücudunda ciddi hasarlar meydana gelmeye, hücreler ölmeye başlıyor, aynı şey gıdalar için de geçerli. Gıdaların da hücreleri ısıda ölüyor.
İşlenmemiş gıdalardan oluşan zengin beslenme alışkanlığı, enerji seviyenize yükleme yaparak tükenmiş rezervleri yenisiyle dolduracaktır. Pek çok insan için çiğ gıdaları sindirmek daha kolaydır ki, burada sindirmek kelimesi, bereketli bir enerji üretimi için değerli gıdaların emilmesi ve özümsenmesi açısından önemli bir rol oynar.
Hepimiz çalışıyoruz, yürüyoruz, hobilerimizle ilgileniyoruz ya da daha da basiti hareket ediyoruz ve tüm bunlar için enerjiye ihtiyacımız var. Isıtılmamış, rafine edilmemiş karbonhidrat, protein ve sağlıklı yağlarla yüklenmiş gıdalar, hücreleri, günlük işlerimizi gerçekleştirmemiz için ihtiyaç duyduğumuz yakıtla ağzına kadar doldururlar. Bu hücreler sayesinde dokular canlanıyor, yeni dokuların gelişiyor ve var olan hasarlıların onarılması ya da yaşlanmış hücrelerin yenilenmesi gerçekleşiyor.
Bununla birlikte, yapmayı planladığımız pek çok aktivite içinde yeterli enerjiye sahip oluyoruz. Yeni beslenme düzeni, getirdiği görsel etkilerle de hızlıca fark ediliyor. Derimiz, saçımız, tırnaklarımız ve gözlerimiz parlıyor. Günlük beslenme düzenine az miktarda ekleyeceğimiz işlenmemiş gıdalardan daha fazlasını vaat ettiğimizin farkındayız. Ama, şu bir gerçek ki iyi yerseniz, iyi hissedersiniz. Sonuç olarak da iyi görünürsünüz. Diğer taraftan sizi kronik bir hastalıktan korumaya ve hatta var olanı tedavi etmeye de yarayabilir çünkü işlem görmemiş gıdalar genelde lif, dolgu ve hücre doyurucu besinler yönünden zengindirler ve hatta kilo vermenize bile yardımcı olurlar.
Çiğ beslenmedeki (buna 40 derecenin altında kurutularak veya fermente edilerek hazırlanan gıdalar da dahil olmak üzere) gıdalar ölmediği için, yüksek miktardaki enerjiyi direkt vücudumuza alabiliyoruz.
Kısaca vücudumuza harcayabileceği yüksek miktarda enerjiyi sağlayarak hayatımıza hayat katıyoruz.